Bir Trenden Çok Daha Fazlası: Şark Ekspresi

1888–89  kışına ait bir Şark Ekspresi reklam afişi.

Resim 1: 1888–89 kışına ait bir Şark Ekspresi reklam afişi.

Bugün Paris ile İstanbul arasında tren seferleri başlatılacağı söylense eminim ki çoğu kişi -ben de dâhil- bu habere şaşırmaz. Hatta bazıları, uçakların ulaşım araçları arasında payının giderek arttığı bu dönemde, tren seferlerinin gerekliliğini bile sorgulayabilirler. 1880’li yıllar için ise bu haber Paris’i İstanbul’a, dolayısıyla Batı’yı Doğu’ya bağlayan Şark Ekspresi’nin doğuşunun müjdesidir. Tarihe tanıklık eden eşyaları barındıran müzelerden farksızdır Şark Ekspresi. Efsanenin doğuşu ise tarihe Kongo’da yaptığı insanlık dışı katliam ve işkencelerle kazınmış Belçika Kralı II. Leopold’un etkisiyle olmuştur.

1860 yılında, henüz veliaht iken İstanbul’a yaptığı bir gezi sonrasında, Avrupalı büyük devletlerin yağma merkezi haline gelen Osmanlı Devleti’nden ülkesi Belçika adına pay kopartabilmenin yollarını aramaya başlar. Beş yıl sonra tahta çıktığında koparacağı payın ne olduğunu çoktan bulmuştur: Demir yolları. Bu amaçla 1869’da, Belçika’nın İstanbul Konsolosu olan Maurice de Hirsch, Balkanları kat ederek İstanbul’a ulaşacak ilk demir yolu projesinin imtiyazını kapar. Ardından, aynı amaçla, Georges Nagelmackers adlı Belçikalı bir iş adamı tarafından “Compagnie des Wagons-Lits” şirketi kurulur ve Paris’ten başlayıp Orta Avrupa başkentleri üzerinden İstanbul’a pasaportsuz seyahati sağlayacak olan Şark Ekspresi hattı yaratılır. 1883 yılında ise ekspres, ilk seferine çıkar.

Resim 2: Şark Ekspresi’nin ihtişamını gösteren bir kare (1883).

Romancı ve seyyah Edmond About’un bir yazısında: “Mis gibi kokan çarşaflar, her gün ancak en şık evlerde rastlayabileceğiniz bir ihtimamla değiştiriliyordu.” diyerek övdüğü Şark Ekspresi, dönemi için sadece saraylarda rastlanabilecek bir lüks anlayışının raylar üzerinde giden emsalidir. Süper zenginlerin ve iflas etmemiş soyluların para harcamak için âdeta yarıştığı bir lüks yuvasıdır Şark Ekspresi. Öyle ki, günde birkaç kez kıyafet değiştirmemek veya akşam yemeğine gala kıyafeti olmadan katılmak görgüsüzlük sayılıyordu. Lüksün ve ihtişamın raylar üzerinde seyahat ettiği bu döneme “Belle Époque” (Güzel Dönem) adı verilmişti. Sadece lüks ve ihtişam değildi Şark Ekspresi’ni çekici kılan, aynı zamanda yaylı arabayla 6-7 hafta sürecek bir yolu 60 saat gibi olağanüstü bir süreye indirmişti.

Bu kadar yeniliği bir arada bulunduran ekspresin ünlü yolcuları da eksik olmamıştı. Ernest Hemingway, Mata Hari gibi şöhretler sadece geçmekle yetinirken bazı şöhretler ise ekspresten çokça etkilenmişti. Agatha Christie, ekspresteki yolculuğundan ve Tokatlıyan Oteli’ndeki konaklamasının ardından Şark Ekspresi’nde Cinayet adlı yapıtını kaleme almıştı. Aynı şekilde, Graham Greene de meşhur eseri Stamboul Train’deki konuyu Şark Ekspresi etrafından detaylandırır. Ian Fleming ise, Rusya’dan Sevgilerle adlı kitabında Bond ve Türk casusu Kerim’i Şark Ekspresi’ne bindirir.

Maalesef bu “güzel dönem” çok uzun sürmez. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle lüksün merkezi haline gelmiş olan Şark Ekspresi vagonları, 1914-1921 yılları arasında, askerlerin emrine tahsis edilir. Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte seferler devam etse de eski popülerliğini yitirmeye başlar. Belki bu yitirilişin en büyük sebebi İstanbul’un başkentlik sıfatıyla birlikte sosyo-kültürel niteliklerini de kaybetmesidir. Ekspres, popülerliğinin yanında eski ihtişamını da kaybetmeye başlar. Öyle ki, katara üçüncü sınıf vagonlar bile eklenir. II. Dünya Savaşı ile birlikte Hitler Almanya’sı, Şark Ekspresi’nin tüm ağlarına el koyar. Savaş sonrasında kesintili ve aksak bir şekilde seferler devam ettirilmeye çalışılır. Ancak, Soğuk Savaş’ın böldüğü Avrupa’da istenen şekilde bir demir yolu ağı kurmak imkânsız hâle gelir. “Güzel Dönem”lerin özlemiyle yanıp tutuşan Şark Ekspresi, son seferini 27 Mayıs 1977 tarihinde gerçekleştirir ve tarihin tozlu sayfaları arasında yerini almaya mahkûm olur.

Waffenstillstand_gr

Resim 3: Alman temsilcileri ile Fransız ve İngiliz delegasyonları, 1918 Ateşkesi’ni imzalarken.

Şark Ekspresi’nden bahsedip de bu ekspresin Fransız-Alman Savaşları’nda oynadığı “ilginç” rolden bahsetmemek olmaz. I. Dünya Savaşı sonrası Şark Ekspresi’nin vagonlarından biri Fransa’da Compiegne Ormanı’na çekilir. Bu vagonda, I. Dünya Savaşı’nı bitiren ateşkes antlaşması, 11 Kasım 1918’de, Alman temsilciler ile Fransız ve İngiliz delegasyonları arasında imzalanır. Bu hadise Fransızlar için Almanlara karşı zaferin sembolü olur. Ateşkesin on birinci ayın on birinci gününde saat on birde imzalanması tesadüf müdür yoksa Fransızlar için hatırlaması kolay bir zafer günü yaratma çabası mıdır, bilinmez. Fransızlar, bu zafer sembolünü önce açık hava müzesi hâline getirdiler, sonrasında ise sergilenmek üzere müzeye yerleştirdiler. Almanlar ise bu aşağılamayı asla unutmadılar. Nitekim Fransızları “savaşın nasıl icra edildiğini öğretircesine” mağlup edip sonrasında Paris’e girdikleri 14 Haziran 1940 tarihinde, Almanların aklında ateşkes imzalamak için tek bir yer vardır. Meşhur vagon müzeden çıkartılıp 1918 Ateşkesi’nin imzalandığı noktaya getirilir. Bu sefer roller değişmiş; Alman temsilciler ve Fransız delegasyonu, Fransızların aşağılandığı ateşkesi imzalamıştı. Savaş sırasında ise, Paris’i kaybedeceğini anlayan Almanlar tarafından vagon yakılır. Vagon savaşları da böylelikle son bulmuş olur.


[box_light]Kaynakça[/box_light]

Albayrak, M. (2009). Orient Express Tarihi Trend. NTV Tarih, 50-56.

Resim 1: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a7/Aff_ciwl_orient_express4_jw.jpg

Resim 2: http://www.trains-worldexpresses.com/200/201-02m.JPG

Resim 3: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cd/Waffenstillstand_gr.jpg

Leave a Reply