Arap-Bizans Savaşları-XI: Değerlendirme ve Sonuç

Dünya tarihi, onu inceleyenlerle muazzam bilgiler paylaşıyor. Ondan ders alan ancak yoldaki bir insan olabilir. Çünkü yoldaki insan, karşılaşacağı sorunlara tarihi tecrübelerden çözümler bulur ve ileriyi görüş açısını, geriye göz gezdirerek oluşturur. Bu nedenle tarih ancak kendinden bir şeyler okuruna kattığı sürece faydalı bir etkinliktir. Yoksa eskilerin hikâyelerinden öteye gidemez. İşte, biz de şimdi 7. yüzyıl ile 11. yüzyıllar arasında meydana gelmiş Arap-Bizans mücadelesinin ve etkileşiminin Dünya tarihi açısından önemli noktalarının altını çizmek istiyoruz. Evet, bu savaşlar ve etkileşimler günümüzün dünyasını da içine alan çok büyük bir zaman dilimini tesiri altına almıştır.

Hz. Muhammed 610 yılında Mekke’de İslam öğretisi ile ortaya atıldı. 23 yıllık mücadelesinde Arap yarımadasının çoğu onun dinine girmişti. Bizans ile ilişkiler o hayattayken bir mektup(628) ile başlamıştı. Aynı şekilde ilk gerginlik ve savaş da o hayatta iken gerçekleşti(629). Ancak Bizans karşısındaki gerçek mücadele onun en yakın dostları olan dört halife döneminde yaşandı. Bizans ve Sasaniler bu yıllardan çok kısa bir zaman önce amansız bir mücadeleye girmişti ve o günün süper güçleri olarak birbirleri ile uzun yıllar boyu savaşmışlardı(603-628). Bu amansız mücadeleden kazanan Bizans olmasına rağmen her iki taraf da çok zarar görmüştü. İşte böyle bir dönemde Müslüman Araplar, Arap yarımadasından beklenmedik bir çıkış yaparak çok kısa bir süre içinde Suriye(637), Kenan(638), Mezopotamya(640), Mısır(641), Ermenistan(642), tüm Sasani ülkesi(651) ve Kuzey Afrikayı(682-702) fethettiler. Bizans’tan kopan bu yerlerin halkları genellikle Hristiyan’dı ve bu durum uzun yıllar devam etti. Yani bölgelerde çok ani bir din değişikliği yaşanmadı. Daha sonraki yıllarda Bizans bu toprakları ebediyen geri alamadı. 9. yüzyılla kadar Müslümanlar bu coğrafyalarda azınlıktı. Müslüman Arap yönetimi altındaki bu topraklarda Müslüman nüfusu giderek artmaya başladı ve bugün yaşadığımız dünyada Müslüman coğrafyası işte bu fetihler ile oluştu(Kennedy,12). Londra Üniversitesinden Orta çağ İslam tarihçisi Hugh Kennedy bu değişimi “Arap Fetihleri” kitabında “İslam’ın Yayılması, İçinde Yaşadığımız Dünyayı Nasıl Değiştirdi?” sorusu ile atıfta bulunmaktadır(2). Evet, Arap-Bizans savaşlarının dünya tarihi açısından günümüzde hala etkisini gördüğümüz değişim şudur: Dünya coğrafik din dağılımını ciddi oranda değiştirmiş ve İslam coğrafyası dediğimiz bir bölge ortaya çıkarmıştır. İslam’ın yayılışında bu fetihlerin yadsınamaz bir rolü vardır. Ancak savaşlardan hemen sonra büyük bir din değişimi yaşanmadığı, tedrici bir değişimle oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu da İslamın kılıç ile yayıldığı tezini çürütmektedir.

Günümüz Dünya Coğrafik Din Dağılımı

İlk Dönem İslam Fetihleri, Görüldüğü gibi Günümüz İslam Coğrafyası ile Eşleşmektedir

Kavimler Göçü ile başlayan süreçte Konstantinopolis merkezli kilise ile Roma merkezli Papalık gün geçtikte birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlardı. Gotların akınları ve Avar kavimlerinin saldırılarıyla Bizans ve Papalık arasındaki kara bağlantısı koptu. Roma merkezli Papalık ve Konstantinopolis merkezli kilisesi arasında yıllar geçtikçe büyük farklılıklar oluşmaya başladı. Bu süreçte Arap-Bizans ilişkilerinin görünmez bir eli olmuştur. Müslümanlığın ortaya çıkmasından 200 yıl önce başlayan teolojik tartışmalar bu ayrılığın ilk işaretleriydi. Hz. İsa’nın mahiyeti üzerinde toplanan bu tartışmalara İslam öğretisi de katıldı. Arap fetihleri sonucunda Hristiyanlığın en önemli kiliseleri olan Kudüs Kilisesi, Mısır Kopti Kilisesi ve Suriye Kiliseleri hayatlarını Müslümanların hâkimiyeti altında geçirmeye başladı. İslam öğretisinden çokça etkilenen bu kiliseler doğal olarak Konstantinopolis Kilisesini de etkiliyordu. Roma Kilisesi ise bu tartışmaların çok uzağındaydı. Bu nedenle Roma Kilisesi ile İslam öğretisi arasında bir etkileşimden söz edemeyiz. Bizans-İslam dini etkileşimi İkonoklazma(Tasvirkırıcılık) hareketinde(730-787, 815-843) kendini gösterdi. Hz. İsa’nın yüz resimlerinin yok edildiği bu hareket Roma Kilisesinin hiç hoşuna gitmemişti. Zaten uzun süre devam eden Konstantinopolis-Roma kiliselerinin arasını gerginliği çok derin şekilde etkiledi. 800 yılı Noel’ine kadar Bizans İmparatorluğunu Roma Kilisesinin koruyucusu kabul eden Papalık bu tarihte Frank kralı Charlemagne(Şarlman)’ı Roma kralı ilan etti. Bu tarihe kadar Avrupa’nın hala bir numaralı gücü olan Bizans 800 yılı Noel’inden sonra ise Avrupa üzerindeki gücünü kaybedecekti. Daha birçok teolojik ve siyasi nedenlerden dolayı Katolikler ve Ortodokslar kesin olarak 1054 yılında “Schisma” olarak adlandırılan olaylar zinciri ile birbirinden ayrıldı. Bu ayrışmanın meydana gelmesinde İkonoklazma(Tasvirkırıcılık) hareketinin yadsınamaz bir payı vardır. Arap-Bizans etkileşiminin günümüz dünyasına ikinci büyük etkisi de İslam teolojisinin de etkisi ile gelişen İkonoklazma hareketinin Katolik-Ortodoks ayrımını derinleştirmesi olmuştur. Etkileşim ve diyalog, Avrupa’nın siyasi ve dini teşkilatlanmasını büyük oranda değiştirmiştir.

İngiltere’de Foxley Kİlisesi İkonoları Kırılmış Azizler

Bilimsel faaliyetler olarak medeniyet çizgisinin, Eski Mısır ve Sümer’den Yunan’a, oradan Hint medeniyetiyle birlikte İslam ve Latin’e, daha sonra da Rönesans’la birlikte Avrupa’ya doğru bir seyir izlediği kabul edilmektedir(Avcı,179). Bilimin bu serüveninde Arap-Bizans etkileşimi çok önemli bir rol oynamıştır. Helenist dünyanın ve Roma-Bizans devletlerinin bilim merkezleri olan yukarı Mezopotamya ve Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethinden kısa bir süre sonra Araplar arasında bilimin meşalesi yanmaya başladı. Antik Yunan ve Helenist biliminin yeni varisi Müslümanlar oldu. Hristiyanlığın kabulünden kısa bir süre sonra Bizans ve diğer Avrupa devletleri arasında eski Yunan eserlerinin önemi azaldı.. Yunanistan’daki son felsefe okulu I. Iustinianus tarafından kapatıldı(529) ve felsefi eserler manastırların mahzenlerine kapatıldı. Bunun en büyük nedeni, bu kitapların pagan inancını içermesiydi. Araplar tarafından keşfedilen bu eserler Arap-Bizans entelektüel etkileşimi ile Müslümanların eline geçti. Bu eserler Platon, Aristotales, Euclides(Öklid), Hippokraetes, Tales ve Batlamyus gibi Antik Yunan ve Helenist bilim adamlarının çalışmalarını içeriyordu. Bağdat’ta Beytü’l Hikme’nin(Bilgelik Evi)(9.yy) kurulması ile Müslüman Arap coğrafyasında bilim açısından bir altın çağ yaşandı. Bugünkü anlayışa yakın deneysel faaliyetler gerçekleşti. Dünya bilim tarihinde Harezmî, Kindi, İbni Sina, Biruni ve Farabi gibi bilim adamları Bizans’tan gelen ve Müslümanlar tarafından geliştirilen bilim üzerinde yükseldiler. Bu nedenle diyebiliriz ki Arap-Bizans ilişkilerinin üçüncü önemi Antik Yunan ve Helenistik çağ bilimini koruması ve onun üstüne çıkarak Avrupa’da meydana gelecek Rönesans, Reform ve Aydınlanma çağlarına öncülük etmesi olmuştur. İlk planda Thomas Aquinas gibi filozofları etkileyen İslam coğrafyasında yapılan bilim daha sonra İspanya aracılığı ile Avrupa’nın geneli üzerinde büyük etkiler oluşturdu. Bilim hiçbir milletin malı değildi ve yol buldukça medeniyetler arasında akmaktadır.

El-Cezeri’nin Kitabındaki Mühendislik Çizimleri

Dünya, Büyük İskender’in MÖ 334 yılında yola çıktığı seferlerinden sonra çok uzun süre boyunca Greko-Romen hâkimiyeti altında yaşadı. İskender’in ülkesi ilk olarak Helenist kültür daha sonra ise Roma kültürü altında yaşadı. Roma İmparatorluğu çok uzun yıllar dünyanın bir numaralı süper gücüydü. Ancak dünyada hiçbir şeyin sonsuz olmadığı gibi Roma İmparatorluğu da Kavimler Göçü(350) ve barbar saldırıları(4.yy) ile zayıflamaya başladı. Doğu ve batı olarak bölünen imparatorluğun batı kolu tamamen yok oldu(476). Konstantinopolis merkezli Doğu Roma(Bizans) hiçbir zaman büyük Roma hayallerinden vazgeçmedi. Bizans, I. Iustinianus döneminde(527-565) kısa bir süreliğine eski Roma günlerini yaşadı ancak bu çok uzun sürmedi. Roma’yı ziyaret eden son Bizans kralı II. Konstans oldu. Bu ziyaret(663) Arap-Bizans mücadelesine ara verildiği Müslümanların iç savaş yıllarında oldu. Ancak bu gerişim de Avrupa’yı birleştirici bir etkiye sahip olmadı. Arap-Bizans mücadeleleri sonucunda Avrupa, Ortadoğu’da ve Afrika’daki hâkimiyetini tamamen kaybetti. Avrupa’nın içleri ise güçsüz Got kavimlerinin elindeydi. Hatta bu durum Müslümanların da dikkatini çekmiş ve İspanya’dan girerek Konstantinopolis’i fethetmeyi düşünmüşlerdi. Ancak hem Konstantinopolis kuşatmaları( 674-678, 717-719) hem de Fransa’da gerçekleşen Tours(Puvatya) Savaşı(732)’ndan Müslümanlar yenik çıkmış ve İslam öğretisi Avrupa içlerine girememişti. Doğuda ise Talas Savaşı(751) ile en ileri noktaya gidilmiş ancak Çin sınırını geçilememiştir. Sınırları bu noktaya ulaşan Müslüman Araplar 8-11. yüzyılları arasında dünyanın süper gücü olmuştu. Nihai olarak söyleyebiliriz ki Arap-Bizans mücadelecinin dördüncü sonucu da Orta Çağın dominant gücü Arap-Bizans mücadeleleri ve Müslümanların diğer mücadelelerin sonucunda Müslüman Araplar olmasıdır. Müslüman Araplar, Avrupa’nın içlerini ve Çin sınırının ötesini siyasi hâkimiyeti altına alamamasına rağmen bu bölgenin halkları tarafından Müslüman Arap medeniyeti göz kamaştırıcı durumdaydı. Bunun örneğini Haçlı seferleri sırasında görmekteyiz. Haçlı ordusu dini motivasyonların yanında doğunun zenginliklerini de ele geçirmek istiyordu. Haçlı seferlerine katılan Avrupalıların gözünde Araplar çok büyük güce ve zenginliğe sahipti. Arap-Bizans savaşları ile Bizans dünyanın süper gücü olma imkânını Araplara kaptırmıştı. Bu güç Arapların elinde 11. yüzyıla kadar devam etti.

Hişam bin AbdülmeliK’in Sarayı Yıldız Yapısı

Arap-Bizans mücadelesi ve etkileşimleri Dünya Tarihi açısından yadsınamaz önemi haiz olaylardır. Hem kelebek etkisi olarak tarihin akışını etkileme yönünden hem de günümüz dünyasına etkileyecek şekilde sonuçlarını bu yazıda değerlendirmeye çalıştık. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Arap-Bizans karşılaşmasının sonuçlarını dört madde halinde özetlersek:
1. Günümüz Müslüman coğrafyası bu savaşlar sonucu oluştu.
2. Katolik-Ortodoks ayrışmasında İkonoklazma hareketini etkilemesi yönüyle önemli bir paya sahiptir.
3. Antik Yunan ve Helenist bilimsel birikimini korumuş ve bunun üzerine çıkarak Avrupa Rönesans’ını etkilemiştir.
4. Greko-Romen egemen dünyadan Ortadoğu egemen merkezli dünyaya geçilmesine neden olmuştur.

Burada öne çıkardığımız sonuçlar haricinde de birçok sonuç Araplar ve Bizanslıların karşılaştığı diğer alanlarda da meydana gelmiştir. Tarihi, eskilerin hikâyeleri olmaktan öteye geçirmek yürüyen ve hareket eden insanların bir faaliyeti olmalıdır. Bizler de ancak mesafe aldığımız ölçüde bu tarihi gerçeklerden yararlanabiliriz.

-SON-

 

Kaynakça:
1. Roberts, J. M. Avrupa Tarihi. İstanbul: İnkılap Yayınları.2016
2. Gregory, Timothy. Bizans Tarihi. Yapı Kredi Yayınları. 2016.
3. Hitti, Philip Khuri, History of the Arabs, Palgrave, 2002
4. Prof. Dr. Dursun, Hakkı Yıldız ve diğerleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi cilt:1 Hz. Muhammed Dönemi, Çağ Yayınları, 1989
5. Prof. Dr. Dursun, Hakkı Yıldız ve diğerleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi cilt:2 Hülefa-ı Raşidin ve Emevi Dönemi ,Çağ Yayınları, 1989
6. Prof. Dr. Dursun, Hakkı Yıldız ve diğerleri, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi cilt:3 Abbasiler Dönemi ,Çağ Yayınları, 1989
7. Gibbon, Edward. Decline Fall of the Roman Empire cilt:3 Chapter.51 page:529-560. London. London W. Warren. 1872
8.Dikici, Radi. İmparator Heraklius. Remzi Kitapevi. 2015. İstanbul
9. Prof. Dr. Avcı, Casim. İslam-Bizans İlişkileri. Klasik Yayınları. 2003. İstanbul
10. Prof. Dr. Kaegi, Walter E.. Bizans ve İlk İslam Fetihleri. Kaknüs Yayınları. 2000. İstanbul
11. Prof. Dr. Hamidullah, Muhammed. İslam Peygamberi(Hayatı ve Faaliyetleri)-I. Çev: Prof. Dr. Salih Tuğ. İrfan Yayımcılık. 1990. İstanbul

Leave a Reply