Finaller biter bitmez Kültür Sanat yazarlarından Dilara Ercan ile birlikte soluğu Kızılay’da, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, Mahir İpek’in yanında aldık. Restore edilmiş, yenilenmiş, şirin mi şirin bir kafetarya yapılmış tiyatroya. Kütüphanesi bile var. Mahir İpek dışarıdan olabildiğince insan çekmek istediklerini söylüyor ve kitapları göstererek herkesin gelip kitap okuyabileceği, oyun izlemese bile sohbet edebileceği, konforlu, Avrupai tarzda bir yer yapmaya çabaladıklarını anlatıyor. Köşedeki en rahat koltuğu kapıyoruz, bizlere kahve ısmarlıyor ve başlıyoruz soru yağmuruna.

mahir-ipek

Kınalı Kar, Serseri, Eldeva Rumeli, Haneler ve Haberler gibi televizyon yapımlarından tanıdığımız  Mahir İpek aynı zamanda çok başarılı bir tiyatrocu.

GazeteBilkent: Öncelikle Merhabalar Mahir Bey, bilindiği üzere siz de Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunusuz. Bizlerle Bilkent’e dair unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Bilkent diyince aklıma hep o giriş kapısındaki nizamiyenin oradan Müzik Fakültesi’ne geçerken yaşadığımız otostop zulmü gelir. Bizim zamanında arabası olan arkadaşlar acımasızdı. Bir de böyle dalga geçerlerdi. Yavaşlayıp durup yol vereceklermiş gibi yapıp devam ederlerdi. Ama Bilkent Üniversitesi’ni her zaman sevdim. Derli toplu bir okuldur. Öğrenciliğin yapılması için gerekli altyapı sağlanmıştır. Bu nedenle çok rahat bir üniversite hayatı sunar. Hatta hiç unutmam başka bir üniversiteden gelen arkadaşım yurt imkânlarını görünce çok şaşırmıştı.

 

GazeteBilkent: Sanatla ilgileniyorsunuz, bu işler genellikle yetenekle ilgilidir ama eğitimin önemi de yadsınamaz elbette. Peki siz Bilkent Üniversitesi’nden mezun olmanın ne gibi yararlarını gördünüz?

Bizim meslekte tuhaf bir şey var. Şu anda takip edemiyorum ama benim öğrenci olduğum dönemde inanılmaz bir öğretmen kadrosu vardı. Ben tam da o kadronun dönemine denk geldim. Şimdi o hocaların çoğu gitmiş. Bizim yurtdışından hocalarımız da çoktu.  Özellikle klasik Sovyet kültürü almış ve Rus ekolünden gelmiş hocaların varlığı bizim mesleğe bakış açımı değiştirdi. Yurtiçinden de çok değerli hocalarımız vardı tabii. Çetin Tekindor, Cüneyt Gökçer bunlardan bazıları, ama televizyon sektörünün umurunda değildir bu. Bana kimse mezun musun diye bile sormadı. Ama önemli olan sizin donanımınız ve kendinizi ne kadar geliştirdiğinizdir.

halktan-biri-mahir-ipek

Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sanhne Sanatları Tiyatro Bölümü mezunu Mahir İpek Ankara Sanat Tiyatrosu’nun yöneticileri ve oyuncuları arasında

GazeteBilkent: Memleketiniz Kahramanmaraş. Eğitim için mi Ankara’yı tercih etmiştiniz?

Kahramanmaraş aslında kimlik bilgimdir. Ankara’da doğup büyüdüm. Kahramanmaraş’la çok bir bağlantım yok o nedenle ama Maraş benim için çok hüzünlü bir kenttir. Maraş diyince aklıma benim ister istemez tarihin en büyük acılarından biri olan Maraş olayları gelir. Bu yüzden pek de oralı hissetmem kendimi.

 

GazeteBilkent: Biraz da tiyatroya nasıl yöneldiğinizden bahsedelim.

Hayatımda üniversiteye yönelik bir planım yoktu açıkçası. Mimar olayım, doktor olayım diye bir düşüncem yoktu. Hayata karşı sabit duruyordum diyebiliriz. Hazırlığım da yoktu. Sonra bir gün edebiyat hocam gelip bir tiyatro oyununda yer almayı isteyip istemeyeceğimi sordu. Ben o zaman da çok istemedim ama sınıftakiler Mahir yapsın diyince Hoca da ısrar etti, gittik. Hem provaya gidersek dersler kaynar falan diye düşünüyorum. Skeçi elime alıp ilk cümleyi okuduğumda hayatımdaki boşluğun bu olduğunu fark ettim ve o gün okulun kapısından ne olmak istediğimi bilerek çıktım. Lisede kurslara gittim, profesyonel eğitimlere başladım. Sonra 1990 yılında Ankara Sanat Tiyatro’sunda bir oyun seyrettim. Maxim Gorki’nin oyunuydu. Oyundan sonra da ben de burada, AST’de olmalıyım dedim. Bir yıl sonra da girdim. Çok uzun süre burada çalıştım ve şimdi ise son dört yıldır buranın hem oyuncusuyum hem de yöneticisiyim.

mahir-ipek

Ankara Sanat Tiyatrosu’nun Selamun Kavlen Karakolu oyunundan

GazeteBilkent: Projelerinizin bir kısmı İstanbulda, AST ise Ankara’da. Zor olmuyor mu gidip gelmek?

Sen ne diyorsun! Her hafta geliyorum Ankara’ya. Ama eşim ve çocuğum İstanbulda. Dört gün İstanbul’da üç gün ise Ankara’da kalıyorum.

 

GazeteBilkent: Ankara Sanat Tiyatrosu’nun ortaklarından birisisiniz. İşletmecilik nasıl gidiyor?

Tiyatro işletmek, sanat işletmek daha yeni yeni üniversitelerde anlatılıyor. Bu çok büyük bir eksiklik. Sektörel anlamda tiyatro bilmeyen birinin kafası karışıyor. O yüzden de maalesef bir şekilde kendimiz yapıyoruz. Keşke bu anlamda uzman kişiler yetişse de bizim yükümüzü azaltsa.

 

GazeteBilkent: Türkiye’de tiyatro ve tiyatrocunun bulunduğu konum ve tiyatroların özelleştirmesi hakkındaki fikirleriniz nelerdir?

Özellikle ödenekli tiyatrolarda bir değişim süreci var. İnsanlar isyan ediyor ama ben isyanın başka tarafındayım. İnsanlar devlet tiyatroları özelleştirilemez diyor fakat tamam özelleştirilmesin de peki ne olsun sorusuna verdikleri bir cevap yok. Alternatif nedir? Var olan durum zaten iyi mi? Özelleştirilmemiş hali de hantal bir bürokratik ortam zaten. Biz Ankara Sanat Tiyatrosu olarak özel bir tiyatroyuz. Ben ödenekli tiyatrolara sadece dışardan bakan bir adam olarak derim ki devlet tiyatroları özerk olmalı. Devletten parasını desteğini alan ama müdahale edilmeyen, atamalarla gelinmeyen, daha bağımsız bir sistem olmalı diye düşünüyorum. Ama eğer devlet para verdiği için kendinde oyunlara da müdahale etme gücünü bulursa o zaman bu devlet tiyatrosu değil hükümet tiyatrosu olur. Elbette hepsini kastetmiyorum ama bir çok devlet tiyatrocusunda memurlaşma gözlemliyorum. Tabii kendi işlerinde buna tavır koyan insanlar var onları ayırıyorum.

Halktan-Biri

Mahir İpek, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun oyunu Halktan Biri’nde Tom Walker karakterini canlandırıyor.

GazeteBilkent: Bu zamana kadar canlandırdığınız karakterler arasından kendinize yakın hissettiğiniz hangisiydi?

Şimdi televizyon kendi tercihlerinizle ilgili. Teklifi ya kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Bu yüzden kabul ettiklerimi sevdiğim için etmişimdir. Ama hangsini daha iyi, hangisini daha kötü oynadın derseniz; mesela Elveda Rumeli hayatımın önemli işlerindendi. 2000’li yıllarda Kınalı Kar‘da oynadım, o da yine çok ciddi bir işti. Serseri Dizisi apayrı, uçuk kaçık bir işti. Arada bir Haneler yaptık. Skeç programıydı. Her gün üç dört farklı adamı oynamak bana ayrı bir mutluluk veriyordu, dinleniyordum. Ayıramıyorum bu yüzden, hepsi içime sinen işlerdi.

 

GazeteBilkent: Son olarak Heberler ile televizyon karşısındaydınız.  O projeyle ilgili söylemek istediğiniz bir şeyler var mı ?

Müthiş bir iç eğitimdi. Bizim için oyunculuk antremanıydı aynı zamanda da habercilik. Biz baya haber masası gibi çalışıyorduk, o haftanın gündemini ve gazete haberlerini tek tek inceliyorduk. Dökümler çıkarıyorduk. Onun dışında orada bir İngiliz komedi anlayışı vardı . Çok soğuk, çok gerçek, memleketi bilmeyen adamın hakikaten böyle bir olay olmuş mu ülkede ya diyeceği bir programdı. Karakterleri karikatürize etmeden oynamak benim oyunculuk hayatıma çok şey katmıştır. Bir de söyleyecek bir sözünün olmasından dolayı hayatımda içimi rahatlatan çok özel bir işti. Zordu ama keyifliydi ve bitti.

 

GazeteBilkent: Komedyen yönünüzü çok iyi biliyoruz. Tercihlerinizi de genelde dramdan yana yapmıyorsunuz bunun sebebi var mı?

Mizahı çok seviyorum. Hayata da öyle bakıyorum; gergin bir mizahçıyım. Bütün hayat beni gerim gerim gererken bunun içerisinden bunun mizahını çıkarmayı seviyorum. Bu benim hayata bakış açıma da yansıyor. Ağır dramalardan da kopmaya başladım. Yani çok yorucu, gecesi gündüzü olmayan soğuk kış gecelerinde o sokaklar… Bu hakikaten çok ağır bir işçilik. Daha derli toplu mizahı olan işleri tercih ediyorum. Tabii sinemada böyle bir ayrım yapma lüksüm yok.

Halktan-Biri

Mahir İpek ve Mehmet Atay’ın oynadığı Halktan Biri, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda seyirciyle buluşuyor.

GazeteBilkent: Ankara Sanat Tiyatrosu’na geri dönelim. Ankaralılar nelerle karşılaşacak?

Aziz Nesin’in hikayelerinden oynuyoruz. Devam da edeceğiz. Repertuarımızın içinde mutlaka bir Aziz Nesin rengi olması bizi çok mutlu ediyor. Keşke bir kaç oyunu daha olsaydı da onları da yapsaydık. Şu anda oynadığım oyunlardan bir tanesi “Halktan Biri”. Bu oyunu da okuduğumda büyük bir şok yaşamıştım. Yazar Sam Bobrick kapitalist sistem üzerine komedi türünde bir oyun yazmış. Çok ilgimi çektiği için de bunun oynanmasına karar verdik. Seyirci bazen uyarlamada değişiklik yaptığımızı düşünüyor ama biz kelimesine bile dokunmuyoruz. Gerçekten Türkiye için, bizim gibi ülkeler için iyi bir komedi olduğunu düşünüyorum. Bir diğer oyun ise “Dar Ayakkabıyla Yaşamak”. Bilkent Üniversitesi’ndeki değerli hocalarımdan birinin oyunu, bir medya eleştirisi aslında. Bu anlamda Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durumlarla da bağlantılı bulduk. İşimiz gündemden asla kopmamak. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda zaten kurulduğu ilk günden beri hep dönemine saptama yapan, ışık tutan oyunlar sergilendi, sergilenmeye de devam edecek.

 

GazeteBilkent: Peki AST’yi  devraldıktan sonra neler değişti?

Çok değişti. İlk olarak iç yapı, mimari değişti. Şu anda oturduğumuz kafe eskiden kapıcı dairesiydi. Aslına bakarsanız burayı daha Avrupai hale getiremeye çalıştık. Biz devralmadan önce burada baş aşağı bir gidiş yaşanmış. Gerek oyuncu kalitesi, gerek izleyici sayısı olarak. Yaptığımız oyunlarla bunu hızla değiştirdik, buradan uzaklaşan seyirciyi geri çektik, artık oyunlar dolu oynanıyor. Ayrıca her yaş grubuna drama kursları veriliyor artık burada. Ben çok çalıştım. Tiyatroya çok emek verdim. Bu emeklerimin karşılığını aldıkça da daha da mutlu oluyorum. Mesela bize bu sene devlet destek vermemeye karar verdi ama Allah’tan oyunlarımıza karışmıyorlar!

ankara-sanat-tiyatrosu

Ankara Sanat Tiyatrosu’nun restore edilmiş halinin bir kafesi ve kütüphanesi var

GazeteBilkent: Beraber rol almak istediğiniz oyuncular var mıdır, varsa kimlerdir?

Beraber çalışmayı istediğim herkesle çalıştım. Şener Abi’yle oynamayı çok istiyordum (Şener Şen), muradıma erdim. Ama kuşak olarak yetişemediğim Münir Özkül, Selim Naşit, Adile Naşit gibi usta isimlerle de oynamayı çok isterdim ama kuşak olarak yetişemedim ne yazık ki.

 

GazeteBilkent: Peki, beraber çalışmayı istediğiniz yönetmen var mı?

Dünya sinemasında Terrence Malick’i epey takip ediyorum. Onun insanın iç dünyasına yaptığı yolculuğa bayılıyorum. Onunla olsun isterdim.

 

GazeteBilkent: Bize vakit ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz Mahir Bey.

Ben teşekkür ederim.

Leave a Reply